30 Kasım 2013

KİTAP ALIŞVERİŞİM

Kitap okumayı sevdiğimi bilmeyen, Kitap Tiryakileri Blog Tur ekibinde olduğumu duymayan kalmadı. Ben de bir tiryaki olarak geçenlerde neler aldığımı göstereyim istedim. Bir marketten aldım kitapları. Üstelik yarı fiyatının yarı fiyatına. Süslü kapaklara bu aralar fazlasıyla meraklıyım. Nora Roberts'in de daha önce Noel'de Ölüm kitabını okuduğumu ve çok beğendiğimi söylemiştim. Bunu da denemek istedi.
Zaten okunması gereken bir yığın kitabım varken bunları neden mi aldım? Daha çok okumak için. Bir de merak ettiklerime ulaşmış olmak için. Eee ama bunların en önemli sebebi de bu SIFIR VE ORJİNAL 6 kitabı 24 TL'ye alabilmiş olmam. Fiyat söylemeyi sevmem ama bunu sizlerde öğrenin, faydalanın istedim. 
Aldığım market KİLER ve bu indirim yıl sonuna kadar var. Bunları aldığımı yayınlamadan önce ikinci parti alışverişi de yaptık. O da böyle hesaplı. İnşallah onu da en kısa zamanda bu blogta göreceksiniz. Ayrıca bu blogger sizi şaşırtacağını düşündüğü bir iki şeyle de karşınız da olacak.



TİRYAKİ DERGİ ÇIKTI !

Merhaba arkadaşlar. Kitap Tiryakileri ile blog turumuzu artık biliyorsunuz. Farklılıklarımız var deyip durduk ve artık o farkları göstermeye de başladık. İşte her ay çıkacak TİRYAKİ DERGİ'nin ilk örneği!


Neler varmış içinde öğrenmek istemez misiniz? B U Y R U N







29 Kasım 2013

HEPİMİZ - KİM NOBLE // KİTAP YORUMU





Kitap Adı: Hepimiz
Yazar Adı: Kim Noble
Kitabın Orijinal Adı: All of me
Çeviren: Belgin Selen Haktanır
Türü: Roman-Otobiyografi
Yayın evi: Hyperion
Sayfa Sayısı:  319
Basım Yılı: 2013






ARKA KAPAK YAZISI
Kim Noble yetenekli bir ressam ve 14 yaşında bir kız çocuğunun annesi. Hayat dolu ve cıvıl cıvıl bir kadın. Onunla tanıştığınızda bir sorun olduğunu anlayamazsınız. Ancak onun bir sorunu var. Hangi açıdan bakılırsa baksın aslında Kim Noble diye birisi yok.

Üçüncü yaş gününden bir süre önce sürekli ve dehşet verici tacizler sonrasında Kim Noble'ın zihni sert bir zemine düşürülen bir cam parçası gibi paramparça oldu. Her bir parça ya da kırık yepyeni bir zihin haline dönüştü her biri kar tanecikleri gibi farklı bir kişilik edindi ve Kim'in dünyadaki yerini almaya çalıştı.

Kim Noble 'çok kişilikli'. Bir başka deyişle 'Çoklu Kişilik Bozukluğu' var. Bedeni aralarında sadece Latince konuşan ufak bir oğlan çocuğunun, homoseksüel bir adamın ve anoreksik bir ergenin de bulunduğu farklı kişiliklere ev sahipliği yapıyor. Bazıları onun bedeniyle birlikte yaşlanıyor bazılarıysa zamanda donup kalmış.

Büyük bir cesaretle yazılmış bu anı romanı, okuyucuyu, gerçekliği çok farklı olan bir kadının dünyasına götürüyor. Hayatını anlamlı kılma ve çok sevdiği çocuğunu geri kazanma savaşı hem şok edici hem de zaman zaman komik ve ilham verici.

ALINTILAR
*Bir sorununuzu olmadığını düşündüğünüzde, iyilik yapan kişi hayatınıza müdahale etmiş gibi olurdu.
*Hayat bana göre bir treni yakalamak için bir istasyona gitmek gibiydi.
*Yani, bıraksanız saçınızı nasıl taradığınıza bakıp bundan bir anlam çıkartmaları bile mümkündü.
*Bir anda ortadan kaybolan birisine kıyasla, bu adamların hiçbir anlamı yoktu.
*Hayatımda hiç banyo yapmamıştım. Elli yaşındayım ama hiç banyo yapmadım!
YAZIM YANLIŞLARI

  • Bir bakıyordum, üstümde o aptal gecelikle hastanedeyim ve taburcu olmak için can atıyorum; sonra bir yakıyorum annemle ve büyük annemle birlikte evimizin oturma odasındayım.(syf.114)
  • Oradan ayrıldıktan birkaç ? sonra dönmüştüm.(syf.123)
  • Tekerlekli sandalyesinde hareket? oturan , çenesi göğsüne sarkmış kadının önünde bir hemşire duruyordu.(syf.155)
  • Tıpkı pili bitmiş, hareket etmekte zorlanan bir oyuncak gibi hissediyordu. Hiçbir şey yapamıyordu. Tek istediğin gözlerimi yummaktı.(syf.194)
  • Bu yüzden, Dr.Hale ve Sözleşme Müdürü, Ana Bakım Vakfıma birer mektup yazdılar.(syf.218)
  • Yakalanmamıza şaşamamak gerek.(syf.245)
  • Hayley doğum öncesi randevularını kaçırmadığını gibi, evindeki...(syf.257)
  • Dawn'un bebeğinden ayrılışı anına dair hatırlarla yaşaması...(syf.259)
  • Skye'ın ağrılığı ve boyu ölçüldükten,...(syf.267)
  • ...ama yorumlarından ondan geliyor olabileceği ihtimali kendimi çimdiklememe eden oluyor.(syf.310)
  • Neden bir arkadaşımın küçük kızına baktığıma dair hep mantıklı bir açıklamam yapabiliyordum.
Benim Yorumum
Kitabın adından başlamak istiyorum. Kitabın içeriği ve konusuna göre bundan iyi olamazdı. Kapağına gelince kitabın sonlarına doğru yazar kapak hakkında beni çok şaşırtacak ve kitabı kapatıp tekrar kapağına bakmamı gerektirecek bir bilgi verdi. Ama ben bunu size söylemem ;) Kitabın özüne gelince, hemşirelik okuyup 3 yıldır psikolojiyi içli dışlı gören ve de herkes gibi dönemsel ya da uzun vadeli psikolojik sorunlarla baş eden biri olduğum halde, aslında bildiğim bir hastalığın farklı bir adı olduğunu da öğrenmiş oldum. Disosiyasyon... Bu hastalığın şu adını biliyordum: Disosiyatif Kimlik Bozukluğu yani Çoklu Kişilik Bozukluğu. Romanın yazarı kendi hayatını ele almış. Ama kitapta Kim Noble'dan başka başka kişileri de bolca görüyorduk. Üstelik aynı bedende! Şaşırdınız değil mi? Ben de okudukça merak ettim. Bir sayfa sonra ne olduğunu merak ederken, kitap hiç bitmesin diye de ümit ettim. Hayatını bir film gibi ileri sararak yaşadığını düşünen ve çocukluğundan beri bir anda belirdiği ortamlarda niye bulunduğunu çevreden ipucu alarak çözmeye çalışan bir kadından bahsediyoruz. Ve bu kadın bu hastalığı sayesinde çok iyi bir ressam olabiliyor.Aslında arka kapak yazısı kitabı komple anlatıyor.Benim kitapla, diliyle veya konusuyla diyebileceğim tek bir şey var. Harikaydı. Her tür kitabı okumayı seven ben de, psikoloji kitaplarının yeri bambaşkadır. Hele şizofreni.Eleştirim yayınevi üzerine olacak. Ben her yazım yanlışı buldukça üzüldüm. Dönüp dönüp okudum ben mi yanlış algılıyorum diye ama yok buldum işte. Hatta kapak yazısında bile var. Onu da sizlere kırmızı ile işaretleyeceğim.
Ben beğendim sizlere de şiddetle tavsiye ederim.


KİTAP TİRYAKİLERİ İLE BLOG TURUNA DAVETLİSİNİZ

Kitap Tiryakileri ekibinde olmaktan ne kadar mutluluk duyduğumu bilemezsiniz. Bu yazımda da bu ekipte olmaktan mutluluk duyacak arkadaşlara bir kereliğe mahsus bizimle kitap okumak isteyip istemeyeceklerini soruyorum. Bizimle birlikte her turumuzda bir kitap tiryakisi arkadaşımız da okuyup yorumlarını esirgemiyor. 
Bizimle olmak isteyen arkadaşlardan sadece iki isteğimiz var, şu linkte olduğu gibi konuk yorumcumuzun da bir fotoğrafı ve kısaca kendini tanıttığı bir yazı...
Katılmak isteyen arkadaşlarımızın kitaptiryakilerii@gmail.com adresine mail atmalarını rica ediyorum. Sevgiyle kalın.



27 Kasım 2013

Ne bileyim başlık bulamadım. Okumanızı istedim hepinize yazdım işte.

Annemi kaybettiğim sırada kendimi toparlamam kolay olmadı. Bu süreçte kardeşlerime de desteğim minumum düzeydeydi. Bunu fırsat bilen akrabalarım. Evet şaşırmayın akrabalarım. Kız kardeşimi kandırmış. Nasıl mı? Amcamın oğluna istemişlerdi kız kardeşimi daha o 15 yaşındayken. Şu ana amcamın oğlu olmasına mı 15 yaşında mı olmasına mı şaşıracaksınız bilemediniz tabi. Eee bir de beni düşünün. Kız kardeşimi ilk istemeye geldiklerinde annem henüz sağ idi. Ama şimdi o yok ve ben ne yapacağımı bilemiyorum. Kız kardeşim 15 yaşındaydı dedim ya. Şimdi çok büyük sanmayın. Şu anda da sadece ve sadece 17 yaşında ve isteyen amcamın oğlu da benden bile büyük yani 22 yaşında. Ha evet kadınların erkeklerden küçük olması evlilik için iyi ama şu an kız kardeşimin yaşı da küçük.
Tabi siz anlayamadınız mevzuyu. Ben kız kardeşimin yok demiş olmasına güvenerek amcamın oğluna etmediğim lafı koymamıştım. Oğlan askerdeyken bir iki laf türemişti aile arasında ve ben de tuttum aradım çucuğu. Demesin mi bana ben kardeşinle çıkıyorum diye. Sanırım o an dünyadan ruhum bir süreliğine çekilmişti. Canım, canımı feda edeceğim kardeşim benden gizlemiş üstelik ben de çocuğun gözünde kö tü durumda kalmıştım. Düşündüğün şeye bak demeyin. Ola ki olsaydı evlilikleri? Bir ömür bana düşman kalacaktı enişte bey. Böyle davranmayı yani işin oluruna da olmazına da bakıp hesap yapmayı ona göre davranmayı annemden öğrenmiştim. Velhasılı kız kardeşimle zaten zor olan hayatımız daha da zorlanmıştı. Ne desem ona laf vurduğumu, onu eleştirdiğimi düşünüyor ve çocuğun haberi bile olmadan onun yüzüne evimizde çatışmalar oluyordu. Ama kendi kız kardeşim emindi benden. Güveniyordu ne yaparsa yapsın onu yalnız bırakmayacağıma arkasında, yanında ve destek olacağıma. 

Bunları niye anlattı size bu kız bu kadar. Çünkü doldu. Benim 'hayatımı yazsam roman olur' dedikleri tarzdan bir hayatım var ve bir gün beni dinleyip yazmak isteyen bir yazara anlatacağım. Neden mi ben yazmayacağım. Şu an bile katbekat zorlandığım küçücük bir sayıyı yazamazken tüm hayatımı hatırlamaya bile korktuğum noktaları es geçerek geçmişimi düşünürken. Uzunca upuzunca bir kitaba bunları yazıpan latmak,dökmek hiç de kolay değil. Bir iki girişimim oldu ama ötesi yok.
Geçenlerde iki hafta dahi olmadı kız kardeşim ani bir karar değişikliğiyle 'olmayacak abla' dedi. Kararlıydı. Açıkcası çokca da sevindim. Ee ama bu işin bir de ailevi boyutu vardı. Hemen ertesi gün geldiler. Amcam ve yengem. Bir de bir türlü anlayamadığım nedenden dolayı yanından ayırmadıkları kızlarının kızı. Yani 4 yaşlarındaki torunları. Benim istemediğimi oğlan biliyordu zaten annesini de iyice doldurmuş salmışlar. 5 kızın idaresini tek başına yapan, zaman zaman hala ona kızsam da, uzun vadede onu suçlasamda, acaba acıdığımdan  mı böyle iyi davranıyorum desem de babam, bizim ailemize yakışan dilde ve karşı tarafı da incitmeden olmayacağını anlattı onlara. Ama anlayanı getir. Kör cahil insanlar var karşınızda. Hele de yengem. Annesini bol bol doldurmuş amcaoğlu benle ilgili. Ve tabiri caizse br panter salmış üstüme. Bunlar bizim alt katta oturan nenemlere geldiler. Bende hemen halıları kaldırdım, elime bardağı aldım, aşağıdaki konuşmaları dinliyorum. Yengem veryansın ediyor. Dayanamadım. Yemin ederim dayanamadım. İndim aşağıya. Sinirimden ağlayarak ve babamın fırça atabileceği şüphesine karşı 'Ben sadece amcamı muhattap alı konuşuyorum.' diyerek amcama bir iki laf söyledim. Ve malesef bana inanmayacaklarından emin olduğum için. Annemin üzerine yemin ettim. Bu bikle benim canımı ne denli yakıyorken yengem hala devam ediyordu. Ben annemi öne sürmüştüm, ölüsüne yemin etmiştim. Ama o kadın. Ah Allah'ın düşündükçe kafam ağrıyor.
Kesin cevaptan sonra çocuk okulumun hemen yanında dersaneye giden kızkardeşimi takip etmeye başladı. Bizim eve bir gün halam saldı, bir gün geldi alt katta oturan nenemlere söyledi. Koca yaşlı başlı insanlarında kafasını ağrttığı geçen gün yetmemiş demek ki. Bugün sabah da nenemlere buralarda oturan başka bir amcam gelince o yaşlı insanların amcama dediklerine kulak misafiri oldum ve canım yandı. ( Evimiz iki katlı ve ağaç beton. Yani ses yalıtımı hak getire. Rahatlıkla duyuluyor konuşulanlar. Bir de dedemin kulağının ağır olduğunu hesaba katın, o tv izlerken biz yukarıda tv sesini açmıyoruz bile, eğer aynı kanalı izliyorsak). Ben en başta dinlemiyordum tabi konuşulanları ama amcamın ses, fark edilir derece yükselince ve nenemlere kızmaya başlayınca kulak verdim. Maalesef ailenin şu an trendtopic olan konusu kız kardeşim ve amcamın oğlu ile ilgili idi konuşma. Ama amcam nenemlere bizene, sizene, ben niye diyorum, sizin de oğlunuz siz konuşun, torun da sizin si deyin, hemen de üstünüzde oturuyorlar deyip konuyu uzattırmadı. Ama sinirlenmiş olmalı ki daha rahat bir yarım saat oturacağını düşünürken ben 5 dk sonra kalktı. 
Yazı çok uzuyor farkındayım ama  ne yapayım bıktım bıktım, bıktım... Bir arkadaşım diyor ki niye sen hep dertlisin? Ne bileyim ben. Ben mi diyorum derde gel beni bul bırakma diye.

Allah'ım şu güne kadar her duam karşılık buldu sen de. Bu sefer de duy şu akıl alacak bir annesi olmayan aciz kulun. Bir yol, bir umut, bir ışık ver bana. Ne yapacağım ben?!

Not : Kız kardeşimi suçlamayın. Annemizi hazin bir şekilde kaybettik ve de hala hiö birimiz atlatamadık. O da kendini çaresizlikte ilgi gösteren ilk k işiye kaptırmış oldu. Bu sokaktaki bir balici bile olabilirdi. Buna şükür. Kafası geç de olsa dank etti ama baya bir üzüyor tüm ailemizi. Hoş benim umrumda olan sadece evimin içi ve aşağıdaki yaşlı insanlar ya. Neyse. Babamı aramıştım. Delirdim ne yapayım. Rahatlatsın istedim. O da daha işten çıkmamış. Ben de dayanamam o gelene kadar deyip oturdum ve bu uzunc a bir iç döküşü sizlere sundum. Bu anlattıklarım inanın bana en en en yüzeyel hali. Daha neler var bir bilseniz :( Yazım hataları veya vurgu yanlışları için özür dilerim. Bu yazıyı ol ur da okumaya cesaretim olursa hepsini düzeltirim. Mutluluk sizinle olsun. Belki de bize el sallar sizdeyken?


26 Kasım 2013

MAHREM - ELİF ŞAFAK // KİTAP YORUMU

Bakın burada sizlere kitabı nereden ve nasıl temin ettiğimi kısaca anlatmıştım. Ve bir diğer Elif Şafak kitabım Siyah Süt hakkında yorumum da şurada yer alıyor.

Kitabın Yazarı : Elif Şafak
Kitabın Yayın evi : Doğan Kitap
Sayfa Sayısı : 214
ARKA KAPAK
"gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka 'gözbebeğim!' diye hitap edilir."
ALINTILAR
Keramet Mumi Keşke Memiş Efendi bilirdi ki, vişne rengi çadırın batıya bakan kapısı, ayın aydınlık yüzüydü.
Oysa şişmanlık, bazı insanların başına geliveren talihsiz bir olay ya da ''kader'' değil, bizzat şişmanların eseridir. Her şişman, kendi şişmanlığının başlıca müsebbibidir. Bir insanın şişmanlığı onun pis boğazlığının , açgözlülüğünün, tamahkarlığının tescilidir.


Benim Yorumum
İşin açığı benim yorumum yok. Kitabı kitapokumakistermisin.com adresinden istemiştim ve bana 'Bizlerin okuyamadığı nadir kitaplardandır, yine de okumak ister misiniz?' dediler. Evet dedim çünkü Elif Şafak hayranlığı var bende. Aldım ama okuyamadım. Zorlaya zorlaya 45.sayfaya geldim. Bir yazarın her kitabında üslubu çok güzel olacak diye bir şey yok tezi tekrar kanıtlandı benim için. Daha önce okuduğum Siyah Süt kitabındaki kısa olarak değindiği(pek de kısa değildi) şişman kadını burada detaylı ele alıyor. Öyle ki aynı kelimelerle, cümlelerle yazmış aynı kadını. Ama devamında neler oluyor bilemeyeceğim.
OK U Y A M A D I M.
Betimleme yapacağım diye alakasız sıfatları kullanmış nesneler üzerinde. İşin özü şu, uzun uzun yazmaya gerek yok. Yazmaya yeni başlamış bir yazarın yapacağı hatalardan fazlaca vardı. Bakın vikipediden öğrendiğim bilgiye göre; 'Mahrem, Elif Şafak'ın Ağustos 2000 tarihinde yayınladığı, alt başlığında "görmeye ve görülmeye dair bir roman" ibaresini taşıyan üçüncü kitabıdır' diyor. Beni şaşırttı Elif Şafak'ın bu kitabı.

Bunu Blogumda Paylaşabilirim. Hürriyet Benim.

Hürriyet; gündeme dair cesur bir projeyle karşımızda. TBWA\ISTANBUL'un hazırladığı proje kısa zamanda oldukça ses getirdi. Din, dil, ırk, cinsiyet ayırt etmeden bireysel özgürlükleri konu alan projenin amacı Türkiye'nin dört bir yanından insanların hürriyetlerini dile getirmeleri ve seslerini duyurmaları...

Bu proje katılımcıların kendi hürriyetlerini anlatmaları için tasarlandı, katılımcılar videolarını oluştururken ilham versin diye de bir film hazırlandı.

Hürriyet, herkesi kendi hürriyet cümlelerini yazmaya ve hürriyet şarkılarını yaratmaya davet etti. Kullanıcılar içinde kendi fotoğraflarının da olduğu hürriyet filmleri yaratabiliyor ve bu filmleri sosyal medyada dilediğince paylaşabiliyor. Ayrıca seçtikleri mesaj ve fotoğraflarından oluşan bannerı hurriyet.com.tr sayfalarında yayınlanıyor. Kısaca proje tamamıyle interaktif bir proje olarak kurgulandı. www.hurriyetbenim.com üzerinden ilham verici videoyu seyredebilir, kendi video ve bannerınızı yaratabilirsiniz.

"Hürriyet Benim" filmi, daha TV’ye çıkmadan viral olarak sosyal medyada gösterildi ve çok kısa sürede yayılarak; sosyal medyada konuşulmaya ve paylaşılmaya başlandı. Kullanıcıların katkılarıyla yapılan klipleri Twitter'dan #hürriyetbenim hashtag'iyle takip edebilirsiniz.

Ben de kendi videomu oluşturdum ve benim için hürriyetin ne demek olduğunu anlattım. İzlemek için;


Bir boomads advertorial içeriğidir.

25 Kasım 2013

Ne mi okuyorum? ( Küçük de bir BLOGUMU SEVİYORUM'luk var bu yazıda.)

Okuma Şenliğine katıldığım halde hala kitap kulemi hazırlayamadım. Ama şöyle elbette okuduğum ve kafamda kategorisine koyduğum kitaplar var. Kategorisini oluşturmadan istediğim kitaplarda. Bakalım artık uyan uyduğu yerde uyuyacak. Vay be! ne güzel cümleler kurar olmuşum. Kitap Okumak İster Misin?adresinden yazıştığım ama adını bilmediğim kişi veya kişilerin(sanki kimliğimi kaybettim de belediyeye anons verdim onu arıyorum ha) beni bilmiyorum sevmiş olmaları/olması mı, bilmiyorum çok soru soruyor olmam mı (kitaplar hakkında) dikkatlerini/dikkatini çekmiş ki gönderdiğim kitaba karşılık tekrar kitap istemediğimde neden seçmediniz diyorlar :) Ben de onları dinledim, istedim. 
Zülfi Livaneli'nin kitaplarını çok merak ediyordum. Hatta öyle ki Serenad yaklaşık 6 ay önce hastanede hemşire ablamın elindeyken gözüme kestirdiğim bir kitaptı ve hala okuyamadım. Kıyamıyorum ki. Bir de iyice özümsemek güzelce de sizlerle paylaşmak istiyorum. Hala Seda Diker kimmiş neciymiş diye araştırmadım ama onun kitabındaki feminist baskınlığı hissettiğim araştırmaları ziyadesiyle beğendim. (Çalıkuşu izlemem ama alıntı yaptım oradan sizlere)
Kendini erkek karşısında güçsüz hisseden kadınlar okumalıdır bence. Edebi yönden bir şey beklemeyin. Mevzu belli. Kadın Eee o zaman laf çok. İki kelimeyi on tasvirle anlatmak marifet değil de karışıklıktır bence.
Fotoğrafı olmayan bir kitabım daha vardı. Elif Şafak - Mahrem, ama onu isterken beni uyarmışlardı. Emin misiniz? Bizlerin okuyamadığı nadir kitaplardandır diye. Ama yok yasak olan cazip gelir ya insanoğluna. Merek ettim okuyacağım dedim. Fakat Mahrem hakkında detaylar kısa zamanda başka bir yayında. O kadar çok yayın var ki aklımda. Kış etkinliği kulem, istediğim kitaplar, takaslık kitapları artırmak vs.
Kitaplar geçen hafta geldi ama ben ancak paylaşabildim :)

24 Kasım 2013

İMPARATORA BÜYÜK SATRANÇ YAKIŞIR

Bir sitedeki habere yolum düştü. Ha bire yeni sekmede açılan linkler sayesinde ve sizinle de paylaşmak istediğimiz şu haberle karşılaştım. Efendim 10 yıldır devam eden 'ölmez' (!) kahramanı Necati Şaşmaz eski zamanlarda Timur'un çok sevdiği santranç oyununu nasıl daha da zor ve eğlenceli hale getirdiğini merak etmiş ve kendisine de bundan yaptırmaktaymış.. . Hatta dizinin bir bölümünde de bu kullanılacakmış. Haberin detayları aşağıda.


Günümüzde oynanmayan bu satranç türünden haberdar olan Necati Şaşmaz, kendisine özel satranç tahtası ve buna uygun taşları ürettirmiş. Taşların tasarımı kendisine ait olan Şaşmaz'ın, bu oyunu Kurtlar Vadisi'nin bir bölümünde, Doğu-Batı savaşının bir simgesi olarak kullanacağı söyleniyor. Bu satranç tahtasının fotoğrafını twitter'dan Abdullah Kılıç paylaştı.  


Bir zamanlar Moğol İmparatoru Timur'un oynadığı satranç hakkında bilgiler şöyle: 

İMPARATORA BÜYÜK SATRANÇ YAKIŞIR 
Timur satranç oynamayı çok severdi. Çok sinirlendiği zamanlarda da bu oyunu oynayarak rahatlardı. Satrancı mükemmel bir şekilde oynadığı için çok az kimsenin kendisiyle satranç oynamaya cesaret edebildiği Timur, normal satranç ile oynamayı aşmış ve büyük satrançla oynamaya başlamıştı. 

Yani satranç tahtasının karelerini artırarak, 10*11 boyutlarına çıkarmış ve taşlara iki deve, iki zürafa, iki boğa, iki aslan, iki debbâbe, iki öncü, bir vezir, bir gözcü ve diğer bazı taşları eklemiştir. 


Timur’un satranççıları arasında Muhammed b. el-Akîl el-Haymî, Zeyneddin el-Yezdî ve başka kimseler vardı. Ama satrançılarının pîri aynı zamanda fakih ve muhaddis olan Alâeddin et-Tebrizî idi. Alâeddin et-Tebrizî ile büyük satranç oynayan Timur’un, satranç oyununun konumları ile hamleleri hakkında da şerhleri vardır. İbn Arabşah, Timur ile Alâeddin et-Tebrizi’nin yanlarında ayrıca bir yuvarlak bir de uzun satranç gördüğünü ifade etmektedir. 

Yine bir gün çok sevdiği bu oyunu oynarken rakibine Şah-Ruh yaptığı sırada Timur’a iki müjde getirilmiştir. Bunlardan birincisi bir erkek çocuk sâhibi olduğu, ikincisi de Ceyhun nehrinin Hıta tarafındaki kıyısına inşaa ettirmekte olduğu şehrin tamamlandığı idi. Bunun üzerine Timur oğluna Şahruh, şehre ise Şahruhiyye adını vermiştir.

Öğretmenler Gününüz Kutlu Olsun....

Gelmiş geçmiş tüm  öğretmenlerin  öğretmenler gününü kutları verdikleri emekleri helal etmelerini temenni ederim.Aslında böyle bir yayın paylaşmamakta kararlıydım ama öğretmen olan bir çok blogger arkadaşımız da var. Benden büyükler bu yüzden okuyan hepsinin öperim ellerinden.

Böyle de güzel bir fotoğraf buldum sizlere de göstereyim istedim.

Çok okul  değiştirmedim. Üniversite 5. gittiğim okul :) Ama bir çok  öğretmenim oldu. Adını bile hatırlamadığım simasıyla aklımda duran  öğretmenlerim var. Arkadaşlar hayatta bize yön gösterici bu insanları sadece yılda bir gün takdir ediyoruz ve lütfen bu sadece sosyal medya üzerinden olmasın. Anlaşılmış olmak ümidiyle. Hoşça kalın.


20 Kasım 2013

Takaslık Kitaplarım #2

Öncelikle kitaplığımı düzenleme kararı aldığımı belirtmek isterim. Şöyle ki efendim, eski kitaplarım da var arasında taşınmam sırasında örselenenler de, hiç açılmamış olanlarda.

Bir kitaba bir kitap şeklinde değil de kitaplarımın ederine göre takas edeceğim. 5 kitaba bir kitap da alabilirim yani. Kimsenin hakkına girmek istemem çünkü.
Kitaplar hakkında detaylı fotoğraf ve bilgi verebilirim.
İletişim için : esra_ebru_46@hotmail.com














19 Kasım 2013

Veet, Her 10 Kadından 9'unun Tercihi!

Dünya depilasyon pazarının lider markası Veet, 80 yıllık tecrübesiyle ve kullanımı kolay ürünleriyle her yıl 30 milyondan fazla kadının güzelliğine hizmet ediyor. Farklı yaşlardaki ve yaşam tarzlarındaki kadınların ihtiyaçlarını en iyi şekilde karşılayabilmek için Veet, geliştirdiği ürünlerini 2001 yılından beri Türk kadınlarına da sunuyor.


Kadınların parlak ve ipeksi pürüzsüz bir cilde sahip olmalarını sağlayan ve güzelliğine ışık tutan Veet, üstelik Türkiye’de de her 10 kadından 9’unun tercihi!

Kadınların Veet ile kavuştukları pürüzsüz ve yumuşacık ciltleriyle istedikleri kıyafeti özgürce giyebilmeleri ve kendilerini her zaman bakımlı ve güzel hissetmelerinin ne kadar önemli olduğunu vurgulayan Veet, moda, güzellik ve bakım önerileriyle de her zaman kadınların yanında olmayı hedefliyor.

Bu sene Türkiye’nin en güzel ve bakımlı kadınlarından biri olan Bade İşcil Süalp ile sosyal medyada “Hissettiğin Gibi Giyin” adlı, stil dolu bir kampanya hayata geçiren Veet, her kadının hissettiği gibi giyinerek çok daha güzel ve alımlı görüneceğini söylüyor. Bu doğrultuda Veet, sosyal medya hesaplarından da her zaman hissettiği gibi giyinen Bade İşcil Süalp tarafından hazırlanan kadınlara özel paylaştığı moda, stil ve bakım önerileri ile de kadınların büyük beğenisini kazanıyor.

Veet ve Bade İşcil Süalp tarafından hazırlanan moda trendlerini, stil önerilerini ve kendini daha güzel hissettirecek bakım önerilerini öğrenmek ve göz kamaştırmak için hemen tıkla:
facebook.com/Veetturkiye
twitter.com/veettr
instagram.com/veettr

Bir bumads advertorial içeriğidir.

18 Kasım 2013

Karmakarışıklaşmaktayım #4

Erkekler ah erkekleerr...

O yüzden yatmadan önce mutlaka kapatılır, oda parfümü bizim evde.

 
Hala dudaklarını neden büzdüklerini anlayamayanlardanım.

 Aslında Hoca 'da yıkar. Ama burada eklemeyi unutmuşlar.

 Allah görüyor ve yanlarına koymuyor. Bence hepiniz Allah'a sevk edin. O O'na güvenen kullarını yarı yolda bırakmaz. Darda, çıkmazlarda boğmaz.

 Allah bilir de o masaya onu oturtabilmek için neler neler çekmiştin.

 Evet bir çok şeyi hemen istediğimiz doğru ama hanımlar. Hemen sinirlenmeyin.

 Hemşire yazısını görünce koymamak olmazdı.
 Öyle bir acı var mıdır ya ? :)

Doktorun telaşına bak :-P




17 Kasım 2013

Takaslık Kitaplarım #1

Öncelikle kitaplığımı düzenleme kararı aldığımı belirtmek isterim. Şöyle ki efendim, eski kitaplarım da var arasında taşınmam sırasında örselenenler de, hiç açılmamış olanlarda.

Bir kitaba bir kitap şeklinde değil de kitaplarımın ederine göre takas edeceğim. 5 kitaba bir kitap da alabilirim yani. Kimsenin hakkına girmek istemem çünkü.
Kitaplar hakkında detaylı fotoğraf ve bilgi verebilirim.
İletişim için : esra_ebru_46@hotmail.com



Kapağını bile açmama sıra gelmedi ki. Sağlık hakkında bilgi almak isteyenlere önerebilinir. Ben parayla almadım ama işine yarayanla takasa açığım






Aslan burcuyum, ince küçük bir astronoljik bilgimi okudum :)
Gençlerle Başbaşa - Ali Fuad Başgil

Okumadım bile, kitaplığımda neden duruyor hala bilmiyorum. Ama nereden geldiğini hiç bilmiyorum.

Lise zamanımda sınavlar için çalışmak kadar dua da lazımdı.

Bu kitabı isteyen arkadaşa ben vereceğim. Takas etmiyorum.




Azap toprakları sanırım 4-5 yıldır bende. Kurgusu hala aklımda olan bir kitap. Ama tekrar okumaktan nedense kaçındım. Hem zaten sırada daha okunacaklar çok var.










Başlıkta ne yazıyor? Takas Kitaplarım #1 ... Devamı da gelecek yani :)