15 Ağustos 2016

Ah İstanbul !

Bugün valiz aldım.
Ayrılmak istemediğim aşık olduğumu çok net ifade edebileceğim İstanbul'dan giderken kullanmak için. Hemşireyim. Devletin sözleşmeli-kadrolu muhabbetinin mağdurlarındanım denebilir. Gerçi krizi fırsata çevirebilmiş kişilerden oluyorum ben. Kasım ayının 3'ü idi ilk defa deniz görmem ve ilk defa bir şehre aşık olmam. Yani İstanbul'a ayak basmam. Ertesi gün Kız Kulesi'ne gittim. Sahilde denizi daha yakından gördüm ve nefesimi daha derinden çektim içime...
Yanımdaki arkadaşıma -ben ona zuzu diyorum- dedim ki: 
-Ben bu şehre aşık oldum...
Güldü.
Utandım.
-İstanbul'u görüp de bunu demeyen var mıdır? dedi.
İstanbul'a gelmemin üzerinden tam dokuz ay on iki gün geçti. Bakırköy'de yaşadım ve çalıştım.
Şimdi ise Van'a kadrolu atandım ve ardından eğitim durumu tayini isteyebileyim diye Mersin Üniversitesinde Sağlık Yönetimi Bölümü'nü yazdım, kazandım da. Beş yıl aradan sonra üniversite sınavına kitap yüzü açmadan girip öyle dandik olmayan bir bölümü kazanmak da ayrıca sevindirdi beni.

Velhasıl...
Ailemden, evimden ilk defa ayrıldım İstanbul vesilesi ile. Eskiden beni tanıyan bazı arkadaşlarım veyahut da insan kumbarama yeni yeni kattığım dostlarım sandı ki memleketten ayrılmak bana iyi geldi. Yok arkadaş bana iyi gelen bu şehirdi.
Öylesine seviyorum ki İstanbul'u anlatamam...
Kadro denilen illet benim için her şeyden öncelikliydi ama. E o zaman neden eğitim durumu tayini için Mersin'i yazdım, ayrılmayı böylesine istemediğim İstanbul'u değil de?
...
Açıklayayım.
İstabul'a doyamadım. doyar mıyım ya da doyar mıydım bilmiyorum da. Burada ömür geçiremezdim. yine de yüksek lisansımı yapana kadar yani en azından iki-üç yıl daha yaşamalıydım... Elbet yine geleceğim, gezeceğim. Ya ben sabah uyandığımda Galata'ya, Kız Kulesine, Eminönü'ne, adalara gidebileceğimi bilme ihtimalini seviyorum. Bu bile benim mutlu olmama yetiyor yani.
Ama işte gideceğim.
İstanbul koksun istiyorum her yanım.
Zorlu yaşam şartları olan bu şehirde öyle ya da böyle beni hiç de zorlamayan bir düzen kurmuştum. En basitinden dokuz aydır bir kere bile trafiğe takılmadım, 07:50'da de uyansam 08:00 da ki mesaime yetiştim. Evimle işim arasında yürüyerek on dakikalık mesafe yok, ormanlık alan, mis gibi temiz hava...

Valiz aldım. İçini doldurmaya üşeniyorum. Zoruma gidiyor işte. Duygulanıyorum yahu resmen. Boğazım düğümlendi gün içerisinde birkaç kere. Ağlamaklı oldum gözlerim doldu. Neden böyle tam açıklayamıyorum da.

Daha çok yazacaktım. Hala da yazabilirim de. Tıkandım. Yazmak güç gelemeye başladı :-(