28 Ağustos 2013

YAĞMURUN BİLE !


Ama ben bu şarkıyı gerçekten seviyorum.
Dinliyorum, dinliyorum...
Gözlerimi kapatıp hayallerimle baş başa kalıyorum.
Dünyadan soyutlanıyorum.


ŞEKER PORTAKALI - VASCONCELOS // KİTAP YORUMU



ŞEKER PORTAKALI



Kitabın Adı : ŞEKER PORTAKALI
Kitabın Yazarı : JOSE MOURA DE VASCONCELOS
Çeviren : AYDIN EMEÇ
Sayfa Sayısı : 200



Karakterler

ZEZE: Küçük yaşta okuma yazma öğrenen,yaramaz bir çocuk.Aile sevgisinden mahrum bırakılmış ve sürekli dayak yemiştir.

MANUEL VOLODERES: Zeze'nin babası olmasını istediği Portekizli adam.

TOTORA: Zeze’nin abisi

GLARİA: Zeze’nin ablası.

EDMUNDO: Zeze’nin çok zeki ve çok kültürlü dayısı.



Çok yaramaz olan Zeze mahallelinin şikayetleri ve ailesinin gevezeleklerinden bıkması yüzünden daha 5 yaşındayken okula verilir. Bu durumdan şikayetçi olan ama başka da çaresi olmayan Zeze,en çok sevdiği kardeşi olan Luis'in devamlı gezmesine içerlenirdi. Ama abisi Totoca ile birlikte de gezerlerdi. Zeze Edmundo dayısını çok sever ve devamlı onunla görüşürdü.
Ona göre o bir kültür abidesiydi.

Noel yaklaşıyordu. Ve bütün şehirde Noel’in yaklaştığını gösteren olaylar yaşanıyordu ama Zeze bunlardan mahrum kalıyordu. Ailesinin maddi durumu iyi olmadığı için.

Okulda öğretmeninin en çok sevdiği öğrenci Zeze idi çünkü kısa sürede okumayı öğrenmişti küçük yaşına rağmen ve oldukça da başarılıydı. Ayrıca evdekinin aksine çok sessiz ve sakindi okulda. Evdeki yaramazlıklarını okulda yapmıyordu.

Yeni evleri vardı artık. Gloria bu evin bahçesinde ve hint kirazı ağacına sarılıp o ağacın onun olduğunu söyledi.Diğer kardeşi de aynı şeyi demir hindiye yaptı.Ve Zeze ‘ye de arkadaki küçük bir şeker portakalı fidanı kaldı. Dikensiz olduğu için onu seçti.Ablası da ona onun çok genç olduğunu ve küçük fidanın da onunla büyüyeceğini söyledi.

Zeze devamlı küçük fidanın yanına gidip kendi kendine konuşmaya başladı ve zamanla da bu küçük  fidan Zeze'nin sorularına cevap vermeye başladı. Bundan sebep Zeze her fırsatta fidanının yanına gidiyor ve SADECE onunla dertleşe biliyordu.

Zeze yaramazlıklarından biri sonucu ayağını cam parçası ile yaralamıştı. Bunu fark eden O Portekizli adam ki Zeze’yi arabasına bindirip onu okula bıraktı. Daha sonraları daha sık buluşup araba ile gezmeye başladılar. Zeze bu adamı o kadar sevişti ki ondan ismini değiştirmesini bile istemişti.

Okulda kimse durumu anlamasın diye ailesi Zeze'yi iyice dövdükten sonra okula göndermediler.Bu yüzden Portekizli adamın da yanına gidemeyen Zeze gün geçtikçe dünyada en çok sevdiği adamın bu olduğuna kanaat getirdi ve Zeze o adamın babası olmasını istiyordu.

Totoca paraya ihtiyacı olduğu bir gün Zeze’ye gelip ondan para istedi ama Zeze ona para vermemeye kararlıydı.Totoca para verirse ona iki önemli şey söyleyeceğini söyleyince Zeze parayı verdi. Totoca Şeker Portakalı fidanının bulunduğu bahçenin yol olacağını söyledi.

Zeze okulda iken geç kalan arkadaşı içeri girdi. Portekizli adamın arabasının bir trenin altında kaldığını ve bu yüzden kendisinin geç kaldığını söyledi.
Bunu duyan Zeze izin almadan olay yerine gitti.
 Hayatında en çok sevdiği adamı yani babası olmasını istediği kişiyi kaybetmişti.

Zeze ateşler içerisindeydi. Evdekiler onun yine numara yaptığını sandılar.
Daha sonra bunun gerçek olduğunu anladılar. Çünkü Zeze ne bir şey yiyor ne de bir şey içiyordu.
Bütün mahalle onun ziyaretine gelerek bu geveze çocuksuz mahallenin çok sıkıcı olduğunu söylüyordu.
Totoca kendini suçluyor. Fidanın haberini verdiğinden kardeşinin böyle olduğunu düşünüyor ve vicdan azabı çekiyordu.

Zeze'nin babası ünlü bir şirketin amirliğine atandı ve Zeze'ye Şeker Portakalı fidanının kesimini ertelettiğini üzülmemesi gerektiğini söyledi. Ama Zeze için her şey çok geçti. Onun ağacı kesilmişti. Çünkü babası olmasını istediği adam ölmüştü.

''''''''''''''''''''''''''''''


Hala bu kitabın neden yasaklılar listesinde olmuş olmasını anlamış değilim.
Çocuğa atılan dayaklar eleştiriliyor da her akşam haberlerde bin katı izleniyor insanlar tarafından. Demek ki gerçekte olabilecek şeyleri yazmış yazar.
Ama çocuğun yalnızlığını vurguladığını eleştirdiklerinden yasaklı ise bu kitap neden Çocuk Esirgeme Kurumlarına bakmıyor insanlar?
Sorular, sorular, sorular...
Belki de hiç bir zaman cevabı alınamayacaklar... 





YAZAR HAKKINDA BİLGİ

Jose Mouro de Vascancelos, 26 Şubat 1920’de Rio de Jenerio yakınlarındaki Bangu’da doğdu. Kızılderili ve Portekizli kırması bir ailenin çocuğuydu.İki yıl tıp eğitimi aldı ama bu eğitimini tamamlamadı.Çeşitli işlerde çalıştı.boks antrönörlüğü,tarım işçiliği yaptı.Kızıldereliler arasında yaşadı.1942 yılında yazdığı ilk romanı Yaban Muzu ile eşine az rastlanır anlatıcılık yeteneğini otaya koydu.ardından Şeker Portakalı,Güneşi Uyandıralım,Delifişek,Kardeşim Rüzgar,Kardeşim Deriz,Çıplak Sokak gibi romalarıyla ünü Brezilya sınırlarını aştı.



Gülümsemeyi unutmayın.



27 Ağustos 2013

İLK MİM YAZIM // MİMLENDİM

Google görsellerden alıntıdır.





Taze blogum da ilk MİM'im... Sevgili Ayşe'nin beni mimlemiş olduğu yazıyı gördüm ve cevaplıyorum.

1-Hayatınızda mucize olarak nitelendirdiğiniz bir olay yaşadınız mı?
Elbette yaşadım hem de iki tane. Birisi çok sevdiğim bir insanı kazanmam ötekisi ise çok sevdiğim bir insanı ömür boyu kaybetmem. (Buna felaket denir aslında mucize değil.)


2-Almayı düşünüpte alamadığınız ne var?
Uzun vadede almayı düşündüğüm şeyler var. Ama şu anda olsun istediğim ama olmayan şey ise Ipad (2-3-4 hangisi olursa olsun farketmez)

3-Kıyafet konusunda takıntılarınız var mı?
Leopar desenli şeyleri ve vücuda yapışanları sevmem.
Kilolu olmamla ilgili sanırım.

4-Nefret ettiğiniz huylar ve ya insanlar?
Ön yargılı olan,ukala, iki yüzlü olandan ve YALAN söyleyenden tiksinirim!


5-Sizi en net tanımlaya kelime?
Güçlü ( Her konuda her anlamda güçlüyümdür. Güçsüz olduğumda bile güçlü görünmek gibi bir huyum var. Kimseye acımı dağıtamam. Acınılmaktan korkarım. Çünkü Rabb'imden başkasına aciz değilim.)

6-Hayata yeniden gelme şansınız olsa hangi ülkede doğardınız?
Kesinlikle Türkiye'de.


7-Tek başına bir insan keyiflenmek için ne yapabilir?
Hiç bir şey. Yani ben yapmam. Ben tek başıma mutsuzluğumu yaşarım hep. Laptopum ve sizlerle mutluyum ama o da yalnız olduğum anlara girmiyor ki. SİZ VARSINIZ.


8-Nikah masasında evleneciğiniz kişiden "Hayır!!!" cevabı alırsanız ne yaparsınız?
Nikah masasına bir otursak HAYIRlısıyla. Dünyanın en güçlü 'EVET' i o masada olur.

9-İnsan kaderini mi yaşar,kaderini mi yazar?
Kaderini kendi isterse değiştirebilecek güç ile yaşar.


10-Aklınıza gelen ilk ingilizce kelime?
Mother.


11-İnternette sahip olduğunuz ilk nickname?
Sahra.
Sanırım bir kızım olursa da adı bu olacak (annemin isminin yanında tabi.)


Gülümsemeyi unutmayın.

26 Ağustos 2013

KİTAPLIĞIMIN GEÇİCİ MİSAFİRLERİ

Kitaplığımın geçici misafirlerine merhaba deyin !

Şeker Portakalı ve çok Merak ettiğim Küçük Mucizeler Dükkanı kitabını şu yazımda da bahsettiğim Kitap Okumak İster misin? den temin ettim.
Geri kalanları ise Sevgili Kırık Şemsiye'nin okumam için yolladığı kitaplar. Onun yazısı da burada.
İnşallah en kısa zamanda teslim edeceğim.


Kitaplar geri gidecek olursa eğer daha hızlı okuyorum.
Yani nasılsa evde diye güvencem olmadığından kitaplarımı daha çabuk okuyacağım.
Bu da daha çok kitap demek oluyor. Bu da benim işime geliyor :)
Ve en kısa zamanda Şeker Portakal'ını sizlerle paylaşacağım.
Takipte kalın.


Gülümsemeyi unutmayın.

KULLANDIKLARIM // BİR NEVİ PROJECT PAN




1) Avon İdeal Flawless Fondöten 5ml :  Spf 15 özelliği olan mini boy fondöteni yaz için uygun görüyorum. Çünkü çok fondöten kullanmayan birisiyim. Hele de yazın makyajı da daha da az yaptığımdan bunu kullanıyorum. Bitene kadar da kullanırım. Benim ten rengim açık olduğundan İvory rengini kullanıyorum.

2) Golden Lady Lipliner : Bronz makyajın yazın tenime yakıştığını düşündüğümden bu Brown renkteki Lipliner ı kullanıyorum. Gayet de memnunum :)

3) Oxi Gen El Bakım Kremi 75ml : Bitkisel özlü el bakım kreminin özellikle güllü kokusunu seviyorum. Çok güzel nemlendiriyor ve çok hoş kokuyor. Bu bana bir kargo ile hediye gönderilmişti. Nereden ve nasıl temin edebilirsiniz bilemiyorum.

4) Garnier BB Krem 50ml : Tanıtım yazısını sizinle paylaştığım bu kremi çok çok sevmiyorum ama nefret de etmiyorum. Yani olmasa da olur. Ama amacım bitirmek olduğundan elimde duruyor o yüzden :)

5) Vichy Güneş Kremi 50ml : Çok hassas bir tenim var. Güneşte sadece yarım saatte kızarıyorum. Kararma yok ben de bildiğin kızarıyorum. Yanıyorum yani. Özellikle yüzüme kullandığım bu 50 faktör kremimden gayet memnunum. yedeği mevcut elimde. Siz hangisini tavsiye edersiniz bana?

6) Sürme : Bunu nasıl tanımlar anlatırım bilmiyorum. Hacc'a gidenlerin hediye getirme görevleri olduğundan sevgili halacığımın bana getirdiği 'Hacı Sürmesi' tabiri ile kullandıkları sürmem. Bu kutusunun içinde sert bir kürdan gibi aparatı var TOZ sürmeyi (kömür ezilmiş gibi bir görüntüsü var) bunun yardımı ile sürebiliyorsunuz. Hassas olan gözlerime alerji yapmıyor, kaşındırmıyor, sulandırmıyor. Toz olduğu halde sürünce ya sa sürdükten sonra dağılmıyor. Fakat sürerken dikkat etmek lazım.

7) Avon Color Trend Pudra 10g : İki rengi olan bir pudrası Avon'un. Açık olanı Medium ama o bile bana çok koyu oluyor o yüzden kız kardeşime verdim. O esmer de (=

8) Avon Color Trend Fondöten 30ml : Valla çok da memnun değilim. Kız kardeşimin diğeri kullanıyor. Ama o da küçük olduğundan henüz çok fondöten kullanmaz. Atılması yakındır yani.



Gülümsemeyi unutmayın.







23 Ağustos 2013

Misafir Günü ; KELEBEK ETKİSİ


Misafir Günü etkinliğimiz kapsamında bu hafta Kelebek Etkisi bana misafir oldu. Onun tebessümle okuyacağınız yazısı ile sizi başbaşa bırakıyorum.


Selam Matmazeella ve Pamuk Şeker'in düzenlemiş olduğu ''Misafir Günü'' etkinliğine katıldım iyi ki de katılmışım.Bu hafta sevgili Matmazeella ile eşleştik konumuz yaşadığımız komik bir anıyı anımsatan bir eşyayı ve hikayesini paylaşmak.
Evet işte hikayem umarım zevkle okursunuz.
  Öyle bir yerde yaşıyorum ki neredeyse 9 ay kar altındayız.
Öyle zor bir yaşam ki düşünsenize bir metre karın üstünde yürümeye çalışarak geçiyor vaktiniz.
Eee tabiiki sizler gibi topuklu ayakkabımızı giyerek ortalarda dolaşmak bayağı çaba gerektiren tehlikeli bir iş her an kazaya kurban gidilebilir. Ama her şeyin bir çaresi var.
Ben bir okulda öğretmenim ve arkadaşlarımla beraber bu işe bir çare bulduk bayan olsun,bay olsun herkes okula yedek bir ayakkabı getiriyor.
Karda farklı ayakkabı giyiyoruz okulda ise kıyafetimize uygun şık ayakkabılar.
Bundan bir kaç yıl önce gene böyle ayakkabılarımı yanıma almış okula gitmiştim.
Akşam olup eve geldiğimde aklıma bir soru takıldı ya acaba ben ayakkabılarımı dolabıma koydum mu diye.Düşündüm taşındım hatırlayamadım. O zamanlar okulumuzda hem düz hemde süper lise vardı.
Normalde derslerimiz 6 saatti ama süper lisenin derslerine giren şanslı öğretmenler 8 saat okulda kalmak mecburiyetindeydiler.  Ben 6 saatle o günü kurtarmıştım ama okulda birileri kesin vardı.
Bende müdür yardımcısını aradım.Ona durumu anlattım ve "lütfen öğretmenler odasına bakar mısınız askıya asılı poşet varsa ayakkabılarımı dışarıda unutmuşum demektir;alıp benim için yarına kadar saklayabilir misiniz" dedim.
Müdür yardımcımız sağ olsun çok iyi bir insandı."Tabi ki" dedi.
      Ertesi gün okula gittiğimde Biyoloji öğretmeni bayan arkadaşım beni yakaladı" senin yüzünden dün topuklu ayakkabılarla eve gitmek zorunda kaldım" dedi.
Ne olduğunu anlayamadım ama sonra durum anlaşıldı.
Arkadaşımın bir önceki gün süper liseye dersi varmış ve çıkınca ayakkabılarını askıda bulamamış müdür yardımcısına gidip sormuş oda bende sadece X hanımın ayakkabıları var; onları da dolaba kilitledim veremem demiş.Arkadaş ısrar etmiş bir bakayım belki benim ayakkabılarımdır.
"Olmaz" demiş müdür yardımcımız" X hanım al dedi veremem".
Adamcağızı nasıl korkutmuşum görüyor musunuz.
 Bayan arkadaş mecbur ayağındaki topuklularla eve gitmiş.
Hemen dolabıma gidip baktık.Ayakkabılarımı meğer dolabıma koymuşum.
Müdür yardımcısına gidip durumu anlattık" bir yanlışlık olmuş lütfen bayanın ayakkabılarını verin" dedik.Adamcağız dolabının kilidini açıp verdi.
Ama bir söz söyledi ki gülmekten öldük."Ben zaten burada sizin ayakkabılarınızın müdür yardımcısıyım,başka bir işe yaramıyoruz" dedi.
      Müdür yardımıcısı arkadaş okuldan ayrıldı ama hala görüşüyoruz.
Gerçekten çok alçak gönüllü bir insandı. Düşünüyorum da ne safmışım nasıl adamdan böyle bir şey istedim.Şimdiki müdür yardımcısına böyle bir şey desem telefonu suratıma kapardı galiba.
Biyoloji öğretmeni arkadaşım hala bizim okulda ve ne zaman o ayakkabıları giysem hep bana olayı hatırlatıyor."Nasıl gittiğimi bilemezsin iki kere düştüm" diyor.
   Çok eğlendim anımı anlatırken umarım sizde okurken eğlenirsiniz.İşte ortalığı karıştıran ünlü ayakkabılarım aşağıda...
Sevgiler....

21 Ağustos 2013

NAM-I DEĞER 20'LİKLER

Daha fazla saklı kalmaya dayanamayan 20'lik dişlerimle başım dertte.
Evet 'ler' çoğul ekini kullandım çünkü sağ tarafımdakileri altlı üstlü çıkarıyormuşum. Doktor öyle dedi.
Ama nasıl bir dert bu ah bilseniz.
Ağzım sadece konuşacak kadar açılıyor.
Dişine kolonyalı ya da rakılı pamuk basanlardan hiç bir farkım yok.

Google görsellerden alıntıdır.

Sağ yanağıma içten tünel açtılar resmen.
Beslenme hakkımı elimden aldılar. Su içerken pipet kullanmama neden oluyorlar.
Uykusuzluğum zaten vardı hep (Ders çalışmıyorum ya hani) şimdi de ağrılı uykusuzluk baş gösterdi.

Ya resmen yeni diş çıkaran bebecikler gibi nazlanıyorum.
Ama inanın çok ağrıyor. Ağrıyı unut desem su bile içemiyorum ki doğru düzgün.
Ben fazlasını istemiyordum ki var olan dişlerimden memnundum.



Gülümsemeyi unutmayın.

MİSAFİR GÜNÜNÜN BU HAFTAKİ EŞLEŞTİRMELERİ

Misafir Günü Etkinliğimiz'den haberiniz vardır sanırım.
Yoksa da artık var. Katılabilirsiniz.
Etkinlik çerçevesinde bu hafta ki eşleştirmelerimiz kura ile belirlendi.

Bu haftaki konumuz: Yaşadığınız komik bir anınızı anımsatan veya anınızla ilgili bir eşyayı paylaşmak.
Olayları detaylarıyla anlatmak'






MsMelyas bu hafta katılamayacağı için
onun yerine Sevgili Hayal ile eşleşmesi sağlandı.



NOT : Sonradan katılan iki arkadaşımız sevgili Yaban Mersini ve Emine Yıldız'da birbirlerinin bloguna misafir olacaklar.


Gülümsemeyi unutmayın.



TAVUK SUYUNA ÇORBA // KİTAP YORUMU



Tavuk Suyuna Çorba
Çalışan Kadınların Yüreğini Isıtacak Öyküler

Fotoğraf Google görsellerden alıntıdır.

Kitabın Yayın evi : Hekimler YayınBirliği
Kitabın Orjinal Adı : Chicken Soup for the Working Woman's Soul
Sayfa Sayısı : 288 
Çeviren : Ferhan Köroğlu
Orijinal Dili : İngilizce


Tavuk Suyuna Çorba dizisinin bu kitabındaki öyküleri kadınlar üzerine.
Başka kitabını da alacağım inşallah. Türkiye ile ilgili olan önceliğimde.
Kadınların güzelliği ve gücünün neler yapabileceğini neler yaptırabileceğini gösteriyor bizlere ki bu da benim için çok önemli bir şey en azından yaşadığım toplumun genel zihniyetinde erkek egemenliği olunca...

Kitabı okurken; sevgi, hayallerin peşinden koşmak, evlilik, önüne çıkan tüm engelleri yenmek, annelik ve zorlu şartlarının yanında verdiği mutluluk, sessizce yaşlanmak, kuşaklar arasında iletişim sağlayabilmek, benlik saygısı ve bilgelik konularındaki hikayelerle hem gülecek hem de kendinizde bir şeyler için daha da güç hissedeceksiniz.
 İster çalışan bir kadın, ister ev kadını, ister bir genç kız, ister büyük anne ya da genç bir kadın, bu kitabı severek okuyacaksınız bundan eminim.
Kısa hikayelerle oluştuğundan başucu kitabı niteliğinde.


ARKA KAPAK
İster üst düzey bir yönetici, acemi bir girişimci ya da ev kadını olun, yaşantınızın iş yükü sizi tanımlar, yüreklendirir ya da zorlar. Bazen bütün bunlar aynı gün içinde bile gerçekleşebilir. İşte şimdi size kadınların çalıştıkları ve yaşadıkları yere yansıttıkları cesaret, sevecenlik ve yaratıcılığı aktaran, sıklıkla "Tüm bunların üstesinden nasıl gelebiliyor!" sorusunu sorduğumuz çok özel öyküleri sunuyoruz.


Sizlerin de sıklıkla sergilediği, yetenek, azim, zamanı iyi değerlendirme becerilerinden örnekler sunan bu öyküler gerçek kadınlar tarafından, kendi deneyimlerinden yola çıkılarak, sizleri yüreklendirmek, hayallerinize kavuşmak, kendinize ve etrafınızdakilere güç verebilmeniz için anlatıldı. işiniz, ideallerinizi gerçekleştirmek, çocuklarınızın gereksinimlerini karşılamak ya da faturaları ödemek için bir araç olabilir. Bu kitabı okurken zorlukların üstesinden gelebilmek için diğer kadınlar tarafından cesaretlendirilecek, yüreğinizin sesini dinlemeniz ve başarıya ilerleyen yolda kendinize yeni bir yön belirlemeniz için yollar gösterilecek.

Pek çok kadın iş yaşamında aynı şeyi arzu ediyor: Anlamlı ilişkiler, yaratıcı ve doyum sağlayan bir iş yaşamı ve yaptığı işin değerli olması kadar değerinin de anlaşılması. Çalışan Kadınların Yüreğini Isıtacak Öyküler başarıya ulaşmanız için gerekli olan tüm yollan gözlerinizin önüne serecek.
Bu kitap yeni seçenekler görmenizi, basan yönünde ilerlemek için yepyeni fikirler edinmenizi, kendinizi ve etrafınızdakileri takdir etmeyi öğrenmenizi sağlayacak.





Gülümsemeyi unutmayın.

GÖRDÜĞÜME SEVİNDİM - İCLAL AYDIN // KİTAP YORUMU


Bir kitap daha bitirdim ve kendi yorumlarımı sizinle paylaşmak istedim.


GÖRDÜĞÜME SEVİNDİM

Fotoğraf Google görsellerden alıntıdır.

Kitabın Yazarı : İclal Aydın
Kitabın Yayın evi : Epsilon
Sayfa Sayısı : 200

İclal Aydın'ı severim ama ilk defa bir kitabını okudum.
Kitap kısa bölümlerden oluşuyor ve olay bağı yok. Aslında kitapta olay yok. Sürekli gülen ve gülümseyen bu kadın gözlemlediği şeyleri anlatıyor bazen de eleştiriyor.
Size anlatamayacağımdan kitaptan alıntılarla devam edeceğim yazıma.

------------------------

“Düşünsenize,” diyordu mayıs böceği, “belki evren sonsuzdur ve biz küçücüğüzdür…?”
Haklıydı… Karınca Z’nin geçmek istediği, gözünde büyüttüğü, uğruna onca şeye katlandığı ve okyanus sandığı su aslında Central Park’ta bir su birikintisiydi…
Dertlerimi düşündüm… Dert edindiğim şeyleri…
Geçmeye çalıştığım suları…
Suyun öbür tarafını ve büyük denizleri…
Mücadele ettiklerimi, yendim sandıklarımı ve yenilgilerimi…
Onaylasınlar diye çıktığım yolları, yoldan dönüşlerimi…
Doğru ya…
Evren sonsuzdu ve ben bir karınca kadar küçüktüm…
Neden büyüyordu ki hayat gözümde?
Kolumdaki karınca toprağa döndü… Bense Güneşe…

------------------------

“Yolculuğun nasıl geçtiğidir önemli olan…
“Nasıldı?”
“Güzel bir hayattı… Pişman değilim… Düştüm, kalktım, kavga ettim, sevdim, kaçtım, başardım, kaybettim… ama çok eğlendim… Üstelik hepsi benim tercihimdi!”

------------------------

“kapımı kapattığımda bitmiyor dünya. (…)
Herkes bir başkasının hayatına seyirci, kendi ömrüne misafir durmuşken…
Nasıl bir şeydir mutlu olmak?
Kim mutlu ya da?
Kim bunun farkında veya?”

------------------------

ARKA KAPAK
'Beklemediğim anda karşıma çıkan ayrılıkları,
Aniden bastıran kışı,
Aynaya her baktığımda değişen kadını,
Mevsimler içinde mutlaka bir sevinç getiren yaz'ı.
Gülünce yüzleri bayram yeri olanları,
"Geçecek" diyerek yarama üfleyenleri,
Okuduğunu anlayanları,
Anlayıp da susanları,
Cesur olanları,
Yeniden başlayanları
Geride kalanları
Ve
Hayatın mutlak çoşkusunu,
Sizi,
Seni,
Her şeye rağmen üstelik

"Gördüğüme sevindim!"



Gülümsemeyi unutmayın.


19 Ağustos 2013

Kargom var.

Marla'nın Elbisesi blogunun cici sahibesi bir etkinlik düzenlemişti ve ben de Sevgili Hayal ile eşleşmiştim.
Bakın bu sabah suratsız kargocu bana ne ciciler getirdi :)





Şu 1 numaralıyı en küçük kardeşim fotoğrafını çeker çekmez içti bile. Hatta zor çektim.
Desenlerine bayıldığım iki tane kupam 2 tane cici kitabım oldu ama Yüreğim Seni Çok Sevdi'yi okuduğu gözden kaçırmış arkadaşım.
Ama olsun çünkü kendisinin düzenlediği mutluluk paketi etkinliğinde tekrar birbirimize çıktık ve bundan gayet memnunum. Kitabını tekrar yollayacağım ona :)
Gizem'e çok teşekkür ediyorum.
Benim kargomda ona ulaşsaydı daha memnun olacağım.
Bu tatlı arkadaşlığa o kadar memnunum ki anlatamam.
Beni anlayamasa da düşünebiliyor.
Ben de aynı şekilde.
İnsanlar farklı farklı olduğundan acıları da öyledir.
Anlayamıyoruz. Ama onun için düşünebiliyoruz.




Gülümsemeyi unutmayın.




KARDEŞİMİN HİKAYESİ - ZÜLFİ LİVANELİ // KİTAP YORUMU

 Harika bir kurgu, akıcı bir hikaye, şaşırtıcı bir son, düşündüren bir kitap...
Merak duygularınız kabardı değil mi? Ben de her sayfasını çevirdiğimde meraklandım :)
Kitabı okudum ve başkaları okusun diye geri yollamak kaldı :)

KARDEŞİMİN HİKAYESİ
Kitabın Yazarı : Zülfü Livaneli
Kitabın Yayın evi : Doğan Kitap
Sayfa Sayısı : 324
Türü : Roman
Roman Pidoma'daki (İstanbul'a bir saat uzaklıktaki bir köyün eski adı) cinayet olayı ile açıyor kapılarını.Kafa dinlemek için köye taşınmış tuhaf bir adam var ve adamın evi evden ziyade bir halk kütüphanesi gibi. Ve zaten cinayet haberini soruşturmak için evine gelen genç gazeteci kız da kütüphane sanıyor. Bu tuhaf adam köyde yaşanan cinayeti aşka dair hikayeleri ile genç kızda merak duygusu uyandırarak anlatıyor. Öyle ki ailesi ile yaşayan bu genç kız, merakı uğruna bu tuhaf adamla bir kaç gün kalmaya karar veriyor. Bundan sonra ise her gün birbirinden ilginç şeyler anlatan garip bir adam ve gazeteci kızın eşliğinde soluksuz bir şekilde devam ediyor kitap.
Zülfü Livaneli, aşkın türlü hallerine ama en çok da can acıtan en keskin yanlarına değinerek kurguyla gerçeğin sınırlarında kafa karıştırarak ve merak uyandırarak anlatıyor okuyucusuna. Yazarın kullandığı dil ve kurgu çok hoşuma gitti, hikayeyi okurun ağzından dinliyoruz. Anlattığı hikayelerin içinde en can alıcısı kardeşinin akıl almaz AŞK hikayesi idi. Aslında kendisinin. Nasıl mı ? Kısaca söyleyebilirim sanırım. İkiz kardeşi Ahmet, annesi ve babası 10 yaşındayken trafik kazasında vefat ediyor. Ama bu kitap aşığı emekli mühendisin intihar etmeden önce baş ucuna bıraktığı not defterinde işin gerçek yüzü daha da meydana çıkıyor. Bu bakımdan psikolojik bir roman da denebilir.

Kendisini erkek kardeşi yerine koyuyor ve gazeteci kıza kendi hikayesini kardeşinin hikayesi gibi anlatıyor. Ama bunları bile isteye yapmıyor. Bedensel ve fiziksel darbelere maruz kalmış hayatının çeşitli zamanlarında bu yüzden -psikolojik bir hastalıktan dolayı yani- kendini kardeşi sanıyor.
Sakin bir balıkçı köyünde genç bir kadının cinayete kurban gitmesiyle başlar her şey. Dünyadan elini eteğini çekmiş emekli inşaat mühendisiyle genç, güzel ve meraklı gazeteci kızın tanışmasına da bu cinayet vesile olur. Kurguyla gerçeğin karıştığı, duyguların en karanlık, en kuytu bölgelerine girildiği hikâye, daha doğrusu hikâye içinde hikâye de böylece başlar. Modern bir Binbir Gece Masalı’nın kapıları aralanır. Ancak bu kez Şehrazad erkektir.

Kardeşimin Hikâyesi aşkın mutlulukta ulaşılacak son nokta olduğuna inananları bir kez daha düşünmeye davet eden, aşka, aşkın karmaşıklığına ve tehlikelerine dair nefes kesen bir roman. Her sayfada yeni bir gerçekliği keşfedecek, kuşku ile kesinliğin sınırlarında dolaşacaksınız.

Gülümsemeyi unutmayın.

17 Ağustos 2013

KİTAP, HEDİYE ve ARKADAŞLIK...


Değerli Kırık Şemsiye'ye kitaplarını takas edip etmediğini sordum ama kendisi kitaplarına fazla değer veren birisi. Okumam için bana verebileceğini ama takas etmeyeceğini söyledi.
Bana güvenerek kitaplarını yollaması nasıl beni mutlu etti bilemezsiniz.
Ve biz de mailleşmeler sonrasında bir de etkinlik düzenledik.
Katılmak için buyrun.

Bugün kitaplarım geldi.
Öyle sağlam paketlemiş ki bir kez daha kitaplarını sevdiğine kanaat ettim :)
Zor açtım.
Ve kitap dışında bana kitap ayraçları ve 2 tane China Glaze oje hediye etmiş.
Küçük de bir not vardı.
Ojeleri pek kullanmıyorum daha önce de hep söyledim.
Ama o kadar naif duruyor ki sürünce dayanamadım :)
Lakin düzgün tırnak yapım olmadığından (emin olun yok) sizinle paylaşamayacağım.



Kilolu birisiyim maalesef ki. Sayarsak bahane çok ama inanın kullandığım ilaçlardan dolayı aldım hep.
Ben de tercihimi iki tane diyet kitabı ile kullandım.

Ama kendisinin bana okuma için süre vereceğine inanıyorum.
Zira şu ara bir etkinlik için okuduğum kitap listem var da.

Tekrardan teşekkür ediyorum Kırık Şemsiye'ye.
Blog isminin öyküsü de burada bakın. Benim çok dikkatimi çekti öykü :)

Bakın ojelerim de burada. Sağdaki çatlayan oje.




Gülümsemeyi unutmayın.

16 Ağustos 2013

Saçlarınız için bazı önerilerim var.

Benim gibi saçlarınızı seviyorsanız ve onlar sizin için değerli ise, işte size bir kaç öneri:


Saç tararken saçı çekmeniz veya sürekli topuz modelleri yapıp bağlamanız saçın kırılmasına sebep olur.

Saçı tararken kafa derisinden başlayın, çünkü foliküllerdeki yağın bütün saç tellerine ulaşması gerekiyor.

Ayrılmış uçlar, yıpranmış tellerin uçlarında ya da yaşlı tellerin uçlarında görülür.

Eğer saçlarınız uzun ise 3 ayda bir ayrık uçların giderilmesi için bakım yapılabilir.

Saç kremleri saçı nemlendirir ve canlı gözükmesini sağlar.

Ama saçın iç kısmına nüfus etmezler.

Bu kremler saç şekillendirme sırasında saçın kırılma ihtimalini ortadan kaldırır, daha esnek bir hal alır ve güçlendirir.

Şampuanınızı seçerken saç tipiniz ne olursa olsun krem ve şampuanı ayrı kullanınız. 

Saçınızı gerekli miktarda yıkamazsanız dışarıda bulunan kirler, duman, yağ, şekil verme ürünler deriyi tıkar ve besinlerin saç derisine ulaşmasını engeller ve saçınız istediğiniz gibi doğru bir şekilde uzamaz.

Saçınız normal veya kuru ise 2 günde bir yıkamanız yeterli olacaktır.

Ancak yağlı ise her gün yıkamanız gerekir. Şampuandan sonra mutlaka besleyici krem kullanınız.

Fotoğraf google görsellerden alıntıdır.


Saçlarımızın bakımında elma sirkesi önemli bir yere sahiptir.
Elma sirkesi hem vücuda hem de saç köklerine çok iyi gelmektedir.
Boya ve şampuandan kaynaklanan kaşıntı, kızarma veya kepek sorunu yaşayanlar bunu mutlaka denemeliler.


MALZEMELER
1 su bardağı elma sirkesi
2 yemek kaşığı mısır nişastası


HAZIRLANIŞI
Malzemeleri birbirine katarak kasede karıştırın.
Sorunlu bölgeye masaj yaparak uygulayınız
10 dk bekleyin.
Şampuanınızla yıkayıp durulayın. Kaşıntı sorunu bitene kadar da uygulayabilirsiniz.




Gülümsemeyi unutmayın.