28 Ocak 2015

Ismarlama Bebek - Fatih Murat Arsal // Kitap Yorumu






Kitabın Adı :
Ismarlama Bebek
Seri Adı: Zoraki Gelin
Seri Sıralaması:
1
Yazarı: Fatih Murat Arsal
Sayfa Sayısı: 504
Yayınevi: Ephesus Yayınları



Arka Kapak Yazısı
Bir masal kahramanı kadar yakışıklıydı belki! Sıcacık bakışlarıyla, tecrübeli yürekler için bile tehlikeliydi. Aşkı hiç tanımayan vahşi bir kıza göre ise, engellenemez iradesiyle tutkulu bir zorbaydı o...

Korunaklı hayatına büyük bir cesaretle dalmıştı. Ondan çılgınca şeyler istiyordu bu uzun adam... Öncelikle kollarından kaçamayacağı gerçek bir evlilik...Ve annesine benzeyen güzel bir bebek...İsyan eden kalbini istemiyordu belki! Ama...Her an göğsünden koparıp alacak kadar da fırsatçıydı.

Zoraki de olsa evlenmeyi kabullendi... Ve ısmarlama bebeği için ona boyun eğdi. Ama delicesine ağrıyan kalbi için...sonuna kadar mücadele etmeye kararlıydı! Tüm korkusuyla aşka karşı dirense de... ne yazık ki bu tatlı despottan nefret etmek, baştan çıkarıcı öpücüklerini sevmemek kadar zordu!

İki inatçı yüreğin heyecan dolu savaşında, sizi aşk ve tutku dolu sayfalara bağımlı kılacak, kaybedenin olmadığı bir FMArsal romanı daha!


BENİM YORUMUM
Turgut Ataman : İstanbullu zengin bir ailenin zengin ve başarılı tek erkek oğlu. Yakışıklı, kararlı...
Vildan : Ataman kadar zengin olmasa da yat yapan bir tersane sahibi ailenin tek evladı. Sevimli, asil ve güzel İzmirli bir genç kız.
Fatih Murat Arsal'ı okuduğum ikinci kitabı olmasına rağmen kendisinin sıkı takipçisi olduğum için genel anlamda kitaplarında "Çok güzel bir kadın, çok güzel bir erkek" ve bunların dallanıp budaklanan ilişkilerinin mutlu sonla bittiğini söyleyebilirim. Bu kitapta da öyleydi. Ve kızımızın artık hangi sayfada pes edeceğini merak ederek ilerledim sayfalar arasında. Turgut 3 yıl önce Vildan'ın babasıyla toplantıdayken Vildan toplantı salonuna sevinçle dalınca ilk kez görür... O on saniye Vildan'a aşık olması için yetmiştir.

Bu durumdan bihaber Vildan'a babası 3 yıl sonra bir iş arkadaşı ile görüşüp tanışması konusunda ısrar eder. Kendisini çok seven babasının işinde yeni bir ortak kazanmak için kendisini kullanacağını bile düşünür. Çünkü babası anlam veremediği kadar çok ısrarda bulunur. Babasının arkadaşı olabilecek birisinin yaşlı olduğunu düşünen Vildan zorla da olsa bir görüşmeyi kabul eder ama aslında amacı adamı kendinden vazgeçirmektir.Küçük bir oyun tasarlar ve eline yüzüne bulaştırır.

Mantık dairesinde Ataman ile evlenir. Çünkü Ataman hasta babası ölmeden bir gelin ve erkek torun sahibi olsun istemektedir.

Vildan'ın bu evliliğin sahteliğine olan direnci kırıldığında daha mutlu bir hayat kendini beklemektedir. Ama bunun için kitabın son çeyreğine kadar bekleme sabrını göstermelisiniz.

Vildan o kadar çok direndi ki hatta yazar bayağı zorlamış diye içimden geçirmedim değil hani. Ama genel anlamda oldukça başarılı bir FMA romanıydı...

Yazarın kitap kapaklarındaki kızlara da alışmaya başladım. Hatta sever oldum. Çünkü ana karakter baştan şekilleniyor zihninizde... Ben severek okudum. Sizler de okuduysanız görüşlerinizi yorum olarak bırabilirsiniz.
Yazarın okuduğum diğer bir kitabı hakkındaki yorumum için : U N


26 Ocak 2015

Bozkurtlar - Hüseyin Nihal Atsız // Kitap Yorumu

Kitabın Adı: Bozkurtlar

Yazarın Adı: Hüseyin Nihal Atsız

Sayfa Sayısı: 626

Türü: Tarihi

Baskı Yılı: Eylül 2014


Yayınevi: Ötüken Yayınları


Arka Kapak Yazısı
Bozkurtlar Ölümü ve Bozkurtlar Diriliyor Bozkurtlar, yazarının vaktiyle verdiği lütufkâr müsaadeleri sonucunda "Bozkurtların Ölümü" ve "Bozkurtlar Diriliyor" adlı ölümsüz eserlerin, bir arada yayınlanmak suretiyle aldığı yeni isimdir. Bozkurtlar, her idealist Türk'ün heyecanında, fikir dünyasında, ülkücülüğünde ve inancında payı olan dev bir eserdir. Bu roman, Atsız Bey'in daha sağlığında iken edebiyatımızın klâsikleri arasında yerini almış ve yazarını da ölümsüzleştirmiştir. Ötüken Neşriyat, uzun bir aradan ki bu zaman zarfında bir çok meşru ve korsan baskıları da yapıldıktan sonra, Türklüğün şuur ve gururu olan Bozkurtlar'ı yeniden yayınlarken on binlerce okuyucusunun heyecanını tazelemekten ve sevincine vesile olmaktan kıvanç duyar.


BENİM YORUMUM
Kitap H.Nihal Atsız'ın iki ayrı eserinin (Bozkurtların Ölümü- Bozkurtlar Diriliyor) tek kitap haline getirilmesiyle oluşmuş. Kitap genel anlamda 600'lü yıllarda Orta Asya'daki Türklerin, yaşam tarzları, gelenekleri, kültürleri, Çin'e yaptıkları akınları bize iletiyor. 

Birinci kısımdaki karakterler;
Çuluk Kağan: Göktürk hükümdarı.
Kürşad: Çuluk Kağanın güçlü, yakışıklı, iri yapılı küçük oğlu.
Kara Kağan: Çuluk Kağanın kardeşi.
İçing Katun: Çuluk Kağan'ın ve Kara Kağan'ın eşi. Kendi ailesinin Çin'e hükümdar olmasını isteyen ve bu konuda Çuluk Kağan'dan destek alamadığı için Çuluk Kağanı öldüren Çin asıllı kadın. Çuluk Kağan ölünce onun kardeşi Kara Kağan'la evleniyor Türk törelerine istinaden.

İkinci kısım karakterleri;
Urungu: Kürşad'ın oğlu.
Taçam: Urungu'nun oğlu.
Ay Hanım: Dokuz Oğuzların kağanı Baz Kağan'ın kızı. Urungu'nun önceki eşine benzediği için aşık olduğu kadın. Güzelliği ile herkesi kendine hayran bırakan, dürüst bir bayan.

Birinci kısımda Çin isgali altında yaşamak istemeyen Kürşad ve 40 arkadaşı Çin imparatorunu kaçırarak öldürme amaçları, ikinci kısımda ise Göktürkler devletinin kuruluş süreci anlatılıyor.
Tarihi bir romanın sıkıcı olmadan okunabileceğini kanıtlarcasına akıcı ve sürükleyici bir dil kullanılmış. Tarih sıralamasında olaylar arasında bağlantı sağlamada zorluk çekmiyorsunuz. Karakter isimleri sıradan olmadığı ve karakter sayısı çok olduğu halde anlam karmaşası yaşamıyorsunuz.
Okudukça kadın karakterlere kendimi benzetemeden duramadım. İyi ki bu soydan geliyorum, iyi ki Türk'üm dedim.

25 Ocak 2015

Aşk Kanatları - Güneş Demirel // Kitap Yorumu


Kitap Adı: Aşk Kanatları

Yazar Adı: Güneş Demirel

Sayfa Sayısı: 464


Basım Yılı: 2014


Yayınevi: Ephesus Yayınları




Arka Kapak Yazısı
Bazı aşklar derin izler bırakır. Çekip gitmek yetmez unutmaya.

Kerem, gözlerinin içindeki ışıltıya yakalandığı an tutulmuştu Bade'ye… Bade aşktı… Hayattı… Nefesti… Ateşe dokunmaktı… Ona bakmak bile, ateşe âşık bir pervane gibi yanmayı kabul etmek demekti.

Bade her hücresiyle âşıktı Kerem'e… Hiç kimse onun gibi ürpertemezdi yüreğini, titretemezdi benliğini. Ancak Kerem'in korkuları, Bade'nin güvensizliği, ayrılığı davet etmişti aşklarına Ama ayrılmak, aşktan vazgeçmek değildi. Aşk bitmiyor, tutku dinmiyor, yürek söz dinlemiyordu…

Bade'nin yenemediği gururu ve vazgeçemediği inadıyla savaşabilecek miydi Kerem? Bir savaş mıydı ki aşk? Mutlu olmak için, diğer yarısının peşinden koşmalı mıydı insan? Susmak yerine, haykırmalı mıydı aşkı?

Duygusal olduğum zamanlarda bile okuduğum kitaplar beni ağlatmaz. Şimdiye kadar sadece Yüreğim Seni Çok Sevdi kitabını bitirirken ağladım. Bu kitabın sonlarında da bir iki damla aktı gözlerimden. Kendimi kitabın içine kattığım içindir sanırım.
Bade; üniversiteye başlamış, biraz donuk, içine kapanık, durgun bir karakterdir. Onun bu hali bir kişinin dikkatini çeker ve onun arkadaşı olmak için çabalar durur. En sonunda aralarından su sızmaz bir ikili olurlar.Gizem; Bade'nin ablalarına ek onlar kadar sevdiği arkadaşı, Bade'ye göre kızkardeşidir. Gizem de Bade'yi aynı şekilde sevmektedir. Kerem; Gizem'in abisi, kızlarla gönül eğlendiren yakışıklı bir genç. Ve romanı şekillendiren ana kahramanlardan.
Kerem Bade'ya aşık olmuştur. en başlarda kendisine bile kabul ettiremez ama kaçınılmaz gerçekten de saklanamaz. Kerem çok uğraştıktan sonra Bade'yi kendine aşık eder. Bu süreç kolay olmamıştır tabi. Bade, Kerem'e geçmişinden dolayı güvenmemekte haklıydı...
Velhasıl bizim çifte kumrular ilişkilerine başlarlar ama kötü bir tecrübe yaşamak zorunda kalırlar. Kerem okumak için İngiltere'ye gitmek zorundadır. Bade, Kerem'e doyamadan Kerem'in özlemiyle karşı karşıya kaldı. Bundan sonrasında daha da karmaşık bir hal alan olaylar yıllar sonra çözülebilecek miydi? 
Çünkü sonuçta Bade ilk ve tek aşkından ayrıldıktan yıllar sonra kızkardeşi Gizem'in düğünü için Türkiye'ye geliyordu. Gizem'in düğününde Bade olmasa olur muydu?
Evet . Bence okunulası bir kitap bu.

Aşık Kim? - Vefa Enver // Kitap Yorumu


Kitabın Adı:
Aşık Kim?
Yazarın Adı: Vefa Enver
Sayfa Sayısı: 552
Türü: Aşk
Baskı Yılı: 2014

Yayınevi: Ephesus
Arka Kapak Yazısı
Nehir; yirmi iki yaşına kadar ikiz kardeşi Irmak'ın ihtişamlı varlığının gölgesinde kalmış, sade ve duru güzelliğine tezat duygusal ve karmaşık kişiliğe sahip bir genç kız… "Biliyor musun, senin vakti gelince açacak bir gonca olduğunu düşündüm hep ve bence artık vakti geldi, Nehir. Bunu daha fazla uzatmanın anlamı yok. Kendine güvenmeli ve tüm güzelliğinle açmalısın. Ayrıca titreyip durmaktan da vazgeç. Bırak karşındakiler titresin."O iflah olmaz bir hayalperest, umutsuz bir romantik. Mükemmel erkeği bekleyecek kadar saf olmasa da, kendi için mükemmel olanı bekleyecek kadar inatçı ve kararlı… 

Bakışlarını gökyüzüne çevirip, umutla parlayan aya baktı. Ve kendi kendine mırıldandı. "Acaba bir gün kendi peri masalımın başrolünü oynayacak mıyım?" Fakat konu erkekler, daha doğrusu Mert olduğunda, tam anlamıyla inatçı ve sivri dilli cadının teki oluyor…"Ne kadar edepsizsiniz, Mert Bey!" "Elimde değil Nehir Hanım, sizi görünce edepli halimden eser kalmıyor!"

Mert; istediğini elde etmeye alışmış, genç, hırslı ve başarılı bir iş adamı. Aşka inanmayıp, evliliği aileler arasında bir çeşit iş anlaşması olarak görüyor... Evlilik, Mert için görevden başka bir şey olmayacaktı. Asla aşk evliliği yapmayacağını biliyordu. Zamanı geldiğinde, çıkarları doğrultusunda en uygun seçimi yapacağından şüphesi yoktu. Yine de önünde Nehir'e doyacağı uzun bir süre vardı. O, âşık olduğu kadına sahip olmak için her şeyi göze alabilecek derecede çılgın, ama onunla evlenmek istemeyecek kadar katı mantıkla hareket eden bir erkek…

"Ah, yani âşık olacak kadar özelim ama evlenecek kadar değil. Öyle mi? Neden? Yeterince zengin olmadığım için mi?" Mert'in Nehir'den vazgeçmeye niyeti yok. Nehir'in ise mükemmelden daha azına razı olmaya… Aşk, tutku, iniş ve çıkışlarla dolu bu ilişkideki çekişmeleri sonlandıracak hangisi olacak dersiniz? Aşk mı, mantık mı?

Nehir ve Irmak adında çift yumurta ikizlerinin ana kahramanı olduğu ama kitabın daha çok Nehir'e yöneldiği bir aşk romanı...
Nehir; esmer güzeli, özgüven eksikliği olan, anlayışlı, naif, mağrur bir aşk kızı. Evleneceği adam hayatının aşkı olmalı... Gönül eğlendirmek ona göre değil. 22 yaşına kadar hiç sevgilisi olmamış olmasından bunu çıkarabiliriz.
Irmak; beyaz tenli, evin küçük prensesi. Tuttuğunu koparan, zeki ve uyanık kız.
Mert; playboy gibi görünen ama özünde çocukluğunda yaşadığı sıkıntılardan dolayı aşktan korkan zengin bir ailenin tek oğlu. Buna rağmen başarısını kendi azmi ve zekiliği sayesinde elde etmiş yakışıklı bir genç.
Sezin; Nehir'in en yakın arkadaşı. Irmak'a mağlubiyetinin doğuştan olduğuna inanan arkadaşının özgüven deposu diyebilirim sanırım. Irmak'ın Nehir'e karşı tutumlarında sivri dilli olup Irmak tarafından veya başkaları tarafından Nehir'e gelen her türlü olumsuz eleştiriyi savuşturan kişi.
Oğuz; ikizlerin kuzeni.
Hikayemiz, Oğuz'un sevgilisi Beren, ikiz kuzenleri ve Sezin'i alıp hafta sonu boyunca devam edecek Mert'in düzenlediği yılbaşı partisi için arabada geçen konuşmalarıyla başlar.Bu konuşma abartılıydı sanki. Yani Irmak ve Sezin, partide olacak erkekleri paylaşıyorlardı. Kim kimi kapacak tarzında konuşmalar.Pembe dizi tadında ilerleyen kitapta yılbaşı partisinin maskeli olmasından mütevellit kimin kim olduğu kimin kimle ilgilendiği belli değilken, Oğuz gecenin sürprizini yapar.Ve bizim müzmin bekar Nehir'in hayatının dönüm noktasının tohumları bu gecede atılır.Kitabın sonlarında doğru Nehir mutluluğa ramak kala trafik kazasını yaşayınca 'EVET TAM BİR PEMBE DİZİ' olur bu romandan demedim dersem yalan olur.
Eğer sabırsızsanız kitapta yan karakterlere ayrılan fazla detaylardan dolayı sıkılabilir, ya da anlamaya bilirsiniz. Ama ben kitabı elime aldığımda bitene kadar elimden bırakmadım :)Son olarak, ülkemiz de 'Cadılar Bayramı' kutlanan yerlerin sayısının arttığını biliyordum. Kitapta da bununla ilgili bir bölüm var lakin kitaplar hele de okuyan tarafından beğenilirse bilinç altında her şekilde yer edeceği için yazarımızın bunu yapmamış olmasını dilerdim. Uzun vadede kültürümüze yerleşmesini istemediğimden belki de.
 Yazarın okuduğum diğer kitapları için : T I K L A Y I N

YAZMAK İÇİN ÇOK GEÇ OKUMAK İÇİNSE ERKEN...


Günlerin, bulutlu havanın yağmuruyla karıştığı bu hafif üşümeli günlerde insanın tek isteği miskinlik oluyor.

Elinizde tadını sadece kendi evinizde bulabileceğiniz bir fincan Türk kahvesi eşliğinde pencerelerinizi benek benek ıslatan yağmuru izlerken çalan duygusal bir müziğin yüklediği içselliği yaşamak bence çoğu insanın merakı olmalı.

Uzun cümleler kurmayı nedense severim evvelden beridir. Sanırım insanın düşüncelerinin karmaşıklığıyla ilgili bu alışkanlık.

Dalıp giderken Gözlerim pencere camının dışındaki Dünya'ya, almaçlarım daha da bir dikkat kesiliyor. Her detayı görüyor gözlemliyor hafızama kaydediyorum. 

Kararlıyım. Birgün benim de bir anım olacak sayfalalaştırıp, kapaklattığım. İşte o ''anı''için biriktiriyorum tüm izlenimlerimi.


22 Ocak 2015

Tünel - Tim Weaver // Kitap Yorumu

Kitap Adı : Tünel

Orijinal İsim: Vanished

Yazar: Tim Weaver

Yayınevi: Ephesus Yayınları

Çevirmen: Süreyya Çalıkoğlu

Sayfa: 464

Baskı Yılı: 2014



ARKA KAPAK YAZISI

Milyonlarca Londralı için diğerlerinden farksız bir sabah.
Sam Wren için felaketin şafağı.
Samuel Wren, evden ayrıldıktan bir saat sonra metroya biner ve bir daha inmez.
Tanık yoktur. Güvenlik kameralarından hiçbir şey anlaşılmıyordur. Olayın üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen, Sam hâlâ kayıptır.
Sam'in eşi Julia çaresiz kalınca David Raker'a başvurur. Raker kayıp kişileri bulmasıyla ün salmıştır. Onların nasıl düşündüğünü anlayabiliyor ve kayıp insanlar söz konusu olduğunda, herkesin saklayacak bir şeyleri olduğunu biliyordur.
Ama bu olayda, sırlar kimsenin tahmin bile edemeyeceği kadar derinlere inmektedir.
Raker polisin bile ona yalan söylediğinden şüphelenirken, birileri onun her adımını takip ediyordur. Birileri o gün, o tünelde neler olup bittiğini biliyordur.
Birileri, Sam'in sırlarının o tünelden çıkmasını engellemek için her şeyini verecektir.

Tünel kitabı Ephesus kalitesinden çıkmış olması ile beraber kitapları birbirinden bağımsız David Raker serisinin 3.romanıdır. Açıkcası ben bundan önceki iki kitabı okumadım bağımlı seri olmadığı için de bir eksiklik hissetmedim. Kapak tasarımından bahsedeceğim bende içeriğe hakikaten çok çok yakışmış içeriği yansıtan bir kapak...Dedektif David, eşini kaybetmiş kayıp insanları bulmaya çalışan bir dedektif.Bu romandaki kayıp ise Julia Wren'in 6 ay önce kaybolan kocası Samuel'dir. Samuel hergün yaptığı gibi metroya biner işe gitmek için...Ama bir daha inmez. Konu ile ilgilenen polis memur yeterince önemsemediği ve dava sonuçlanamadığı için Julia dedektifimize gelir. David, Samuel'i bulmayı kabul eder ve serüven başlar.
Romanın sayfaları ilerledikçe heyecanımın arttığını gizleyemeceğim. Bu tür kitapları pek okumayan birisi olarak merak alanım oldu. Ben de acaba ne oldu, şu olmuş olabilir mi diye tahminlerde bulundum. Benden dedektif olmazmış ama ona emin oldum. Fakat tam bir felaket tellalıyım :) bu tür kitapları pek okumadığımı söyledim ama okuduklarım arasında bu roman özel bir yer edindi. Çünkü, basit bir kurgu yok. Yani okurken sonunda şu olmuştur dediğim şeyler hep olmamış çıktı. Daha önce ise kitabın başlarında olayları çözdüğüm romanlara denk gelmişim demek ki ben hep. Kısacası kurgu iyiydi. Yabancı isim yığınları yoktu. Kimin kim olduğunu karıştırmıyordunuz yani okurken.
Sıradaki kitabını aklım not ediyorum...Okunulası.



6 Ocak 2015

Eksilince...

Bu kadar hüzün doluyken hayat, insanlara düşendi mutlu olmaya çabalamak.

Kederleri öteleme, erteleme yaşa... Lakin uzatma hemen mutlu olmaya çabala.

Mutlu olmak adına hayatımızdaki eksiklikleri doldurmaya uğraşırız. Kimi zaman dolmayacağını bile bile yaparız üstelik.

Kimisi bir sevgili ister, bir gün bitebileceği ihtimali olsa da. Sevmek ister, sevmeye korksa da. Sevsin, düşünsün, ilgilensin, saygı duysun, ortak kararlar alsın, saysın, değer versin, farklı olsun, hayat dolu olsun, neşe katsın hayatına ister. Bırakırsa nasıl toparlarım diye düşünme korkusu da bunların birazı yaşanınca başlar. Şairane söylenen sözler eksildikçe, paylaşılanlar yıprattıkça ve karşı taraftan beklenenleri, aslında bekleyen tarafın sağlamamasından doğar genelde sorunlar. Çoğu zamanda toplanamaz hiçbir eksilen eskisi gibi. En azından bu devirde öyle. Sevgiler daha dağılıcı. Çünkü hemen hiç kimse bir mektup kokusunda yaşamıyor aşkını. Belli karakter sayısınca sınırlandırılan mesajlarla nereye kadar gidebilirki esasında karşılıklı saygıya dayanan bir sevgi birlikteliği?


Kimisi bir dost ister, canı bir sevdadan yanmıştır çoğunun zamanında. Yenisine cesareti yoktur. Çünkü benim tabirimce insanlar daima zoru sevip kolayı seçen olmuştur. Farklılık ararken, farklıyım diyebilecekleri özellikleri var mı diye düşünmez kimse. Bir dostta bile aranacak şeyler farklılığa dayandırılır. Yani dostun ilk özellikleri dinleyen, anlayan, yargılamayan, ne yaparsa yapsın arka çıkan olmalı. Esas kıstaslara ek, kimi için kitap okuyan, kimi için ebru ile ilgilenen, kimi için kaliteli içkileri iyi bilen, kimi için av ve silahlar konusunda meraklı olanlar 'farklı' tabiri dahilinde kabul edilebilir. Benzer misaller çoğaltılabilir. Ama bir dost istemek de bir eksikliği doldurmak adınadır. Farkedemeğimiz bir eksikliğimiz içindir belki de ama eksiklik duyduğum bir şey içindir işte. Kabul edin.

Kimisi para ister. Bunlar az veya çok isteyenler olarak ayrılabilir. Büyük ihtimalle hayatta kaybettikleri şeylerin para yüzünden olduğu aksettirilmiştir. Kaybettiklerini tekrar kazanan olmak uğruna hırsına kapılanlar çok para peşinde koşarken, kumar veya şans oyunlarının piri olabilirler ya da pis işlerle hayat sürenlerin kuklaları. Az para hedefleyenlerin ise amaçları ailelerine kendilerini kanıtlamak olabilir diye düşünmeden edemiyorum. Sevdiği kadının ailesi gönülsüz damat edindikleri kişiyi bakışlarıyla bile fakirliğiyle suçlarken damat adayının veya damadın hayat sürmeyi istediği kadına ve ailesine aslında ele muhtaç etmeyecek kadar para kazanabileceğini göstermek uğruna gündüz bir işte gece başa işte çalısması da buna en temiz örnek belki de.


İstenenler listesi ömrümün sonuna kadar yazsam da bitmeyecek kadar uzun iken ben şu sıralar mantıklı gördüğüm esas üç isteği ele aldım. Oysa o bitmeyecek listenin de, insanların fani hayatta elde etmeye çabaladıklarının da umdukları tek kelimelik ortak şey "Huzur".

Bu kadar dikte edici yazmamın nedeni düşüncelerime ortak olmanız ya da bana onay vermeniz için olamaz tabi. Seçme hakkınızı elinizden alma gibi bir niyetim de yok. Ama hepinizin/hepimizin de bildiği gibi bunları durduk yere oturup kimse uydurma temelli sıralayamaz.  Kanıksanamayacak kadar uzun süreli bir gözleme dayalı olmasa eğer bu kadar kesin çizgide konuşabilir miyim ki ?