30 Aralık 2013

Ben beğendim!

Bir yalanla, bir aptalın karşılaştığı zamanlarda vuku bulur aşk.
Bir çift dudakla, bir izmaritin kesiştiği yerlerde başlar ölüm.
Bir mermiyle, bir vedanın paralel ilerlediği yollarda kaybeder bir adam.
Bir miktar kurşunun,bir ahşap kalemle birleştiği düzlemlerde başlar yazı.

Takvim yapraklarına dokunan parmaklarında hisset
zaman aşımını.
Sen gideli bilmem kaç yıl,
bilmem kaç ay,
bilmem kaç gün,
bilmem kaç saat olmuş…
Oysa ne kadar narindir dakikalar, altmışa bölününce.
Ve ne kadar kırılgandır kirli sakallı bir adam,
yüzüne düşen yağmurla eş zamanlı olarak izlerken
eskiden tanıdığı bir kadını,
kendisine anne diyen üç yaşında bir kızın tutarken elini…

Bir şarkının, kulaklara değdiği notasal vakitlerde çıkagelir özlem.
Bir emekli maaşının, bir oyuncakçı yazar kasasıyla birleştiği yerlerde el öper mutluluk.
Bir cep harçlığının, bir pamuk şekere dönüştüğü yerlerde gamzeleşir kapitalizm.
Bir kadının sabrıyla, dokuz aylık zaman diliminin sevişmesiyle anlam bulur “anne” kelimesi.

Masama otur, rakıma dol, radyoma bir şarkı söyle, beni sev.
Emir kiplerinden ev yaptım bize, evlen benimle.
İkimizin kesişim kümesi olacak bir varlığa sen isim ver,
öp onu, onu kokla, onu emzir.
Lakin;beni unutma.


Oğuz Bal


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Sizler benim için önemlisiniz.
Vakit ayırıp okuduğunuz yazıma bir de yorum atmak istediniz.
Sevindim.